Yeniliklere Ne Kadar Açığız?

Şu an teknede oturmuş bu soruyu düşünüyorum. Sabah bir aile dalışa geldi ancak kararsız, ilk defa deneyecekleri bir spor olduğu için çekiniyorlar. Yanlarında 14 yaşındaki çocukları hadi dalalım hadi dalalım diye etrafımızdan ayrılmıyor. Ders anlatıp tek tek dalışa alıyorum. İlk deneyen tabi ki 14 yaşında ki güzel ruh. Girdiği anda adapte olup keyifle tamamlıyor dalışını. Çıktığı gibi bir daha dalmak istiyor. Çocuğunun mutluluğunu gören aile, suya sevinçle giriyor. Ve onlarda aynı şekilde çok keyif alarak dalışlarını tamamlayıp, eğitİm alıp ilerletmeye karar veriyorlar. Tam o sırada ailenin en küçük ferdi dünya tatlısı küçücük kız çocuğu dönüp şu cümleyi kurdu: “Hayat hiç adil değil, günlerdir en çok ben istiyordum, yaşım yetmediği için bir ben dalamıyorum.” İçime işledi sözleri, gözleri... Haydi bakalım denize dedim, kırmamak için sadece maske ile denizin yüzeyinden yüzdürdüm. Ah o sevinç! Balıklara el sallıyor, alkış yapıyor, deniz yıldızını göstermek için elimi sıkıyor, çıktığında oleyyyyy diye bağırıyor. Herkesin görmesini isterdim bu sevinci, anı yaşamanın mutluluğunu...

Şimdi çıktım dalıştan, hafif esen rüzgarda kahvemi yudumlarken soruyorum size “Yeniliklere ne kadar açığız?” Ne zaman başlıyor korkularımız? Küçükken anın tadını sonuna kadar çıkarırken, ne oluyor da büyüdükçe fanusumuza tıkılıp kalıyoruz?

Hatice Çalışkan